28 Ağustos 2010 Cumartesi

2. Torbadan Beşiktaş'ı Çekmek

Spor Toto Süper Lig'de Büyükşehir Belediyespor'a rezalet futbolla mağlup olunan haftanın ertesinde, Helsinki karşısındaki farklı galibiyet soğuması muhtemel havayı biraz olsun yumuşattı. Ancak alınan bu 4-0'lık skora aldanmamak gerektiğini bilen aklı başındaki Beşiktaşlıların sayısı hiç de az değil. Olması gereken buyken, ilerisi için de karamsar bir tablo çizilmesi yersiz. Sene başından beri zayıf rakiplerle karşılaşılmasından ötürü bir türlü "olduk" diyemesek de, elde baz alınması gereken tek veri olan Villareal karşısındaki kişilikli futbol UEFA serüveni öncesi umut veriyor.



Avrupa Ligi grupları belli oldu, vatana millete hayırlı olsun... İçinde bulunduğumuz L grubu düşülebilecek en kaymak gruplardan. Her ne kadar 1. kategorinin 4. sıradaki takımını çekmiş olsak da, altımızdaki CSKA Sofya ve Rapid Vien 4 maçta 12 puan yapılacak takımlar. Bu noktada realist hedefler koyabilmemiz için farklı boyutlardan değerlendirmeler yapmamız gerekir. Porto'nun gözünden Beşiktaş'a bakarak olan biteni daha gerçekçi kavrayabiliriz... M.City'i bir kenara koyarsak, 2. torbada aralıklı periyotlarla Şampiyonlar Ligi tecrübesi yaşayan 3 takımdan biri Beşiktaş, Steau ve D.Kiev'le birlikte. Lille, Anderlecht, PSG, C.Brugge, Palermo, Getafe ve Sampdoria gibi takımlar varken buradan çekilen Beşiktaş'ı pek sevimli karşılamamışlardır tahminim. İnönü atmosferini en iyi bilen takımlardan olmaları da buraya çekinerek geleceklerinin teminatı. Bu çerçevede Beşiktaş'ı ciddi bir rakip olarak göreceklerdir. Quaresma faktörüne değinmiyorum bile. 2008'deki en önemli silahlarını şimdi onlara doğrulttuk. Gurupta birincilik hayal olmamalı, sonuna kadar inanılmalı...

Yeniden Beşiktaş gözünden bakarsak, ilk kez Avrupa serüvenine bu kadar inanarak başlıyoruz. Kupa kazanmak için en önemli gereksinimin motivasyon olduğunu düşünürsek, zihnimiz ve bedenimizle bu yöne kanalize oluşumuzun başarıların anahtarı olacağını hissediyorum. İnsanların heyecanı gözlerinden okunuyor, ön elemelerdeki performans yüzleri güldürüyor.

Kağıt üzerinden 2. torbadaki Beşiktaş'ın yerini beliryedik. Turnuva genelindeki sıramızı belleyerek bitirmek istiyorum.

1. torbada:
A.Madrid, Liverpool, Sevilla, Porto, Villarreal, CSKA Moskova, PSV, Zenit, Juventus, S.Lizbon, Stuttgart, Alkmaar

buradaki AZ ve PSV takımlarının Beşiktaş seviyesinden daha düşük olduğunu düşünüyorum. İtalikler'le de 10 maç yapsak yarısını kazabilecek güçteyiz.

2. Torba:
S.Bükreş, Lille, D.Kiev, Anderlecht, B.Leverkusen, PSG, C.Brugge, Palermo, Getafe, BEŞİKTAŞ M.City, Sampdoria

Manchester City ve Bayern'in üzerimizde ekipler olduğunu, PSG ve Kiev takımlarının da istim üzerinde ekipler olduğunu söyleyebilirim. Eğer hedefe gitmek istiyorsak alt kategorilerdeki takımları hesaba katmıyorum.

Mustafa Denizli gibi turnuvayı önceden oynadım ve röntgeni naçizane çekmeye çalıştım. Röntgen sonucu Beşiktaş'ın 48 takım içerisindeki yeri 13 olarak gözüküyor. Üzerimizdeki takımların 2si gruplarda karşılaştı, en az 4-6 tanesi de üst turlarda karşılaşırlar. Kuradaki şans 2. turdan sonra da devam ederse çeyrek final çok da uzak değil

20 Ağustos 2010 Cuma

Beşiktaş'ın Gri Forması

Bu akşamki Liverpool-Trabzon karşılaşmasında Pepe Reina'nın giydiği gri kaleci forması dikkatimi çekti. Beşiktaş'ın federasyona bildirdiği yedek formanın tıpkısıydı çünkü. Gerek renk tonu, gerek de sadeliğiyle Kartal'a yakışacak bir formaya benziyor.


*Daha net bir fotoğraf bulamadım ama az çok kendini belli ediyor burda da. inşallah satışa çıkar.

17 Ağustos 2010 Salı

Daniel Gabriel Hilbert & Petr Cenk


Şahsi görüşüm; gecenin yıldızı tartışmasız Roberto Hilbert. Tekniği kısıtlı olmasına rağmen, Alman alt yapısının ürünü futbol mentalitesi ile futbol için yaratılmış üstün fizik gücünün birleşimini cömertçe sahaya yansıttı Hilbert. İnönü sakinlerine sıcak bir merhaba derken Hilbert, takımın büyük sıkıntılarına güle güle dedirtti çaktırmadan...

Öyle ya; Beşiktaş sağ kanadını son 2 senedir forvet patentli iki oyuncu, Holosko ve Nihat'la oluşturmaya çalışıyordu. Sürekli içe kaçarak oynayan bu ikilinin varlığında Beşiktaş neredeyse tek kanadından mahrum kalıyordu ve sol tarafta takımın tek kanat oyuncusu Tello'nun ayağına bakıyordu uzunca zaman. Bu kısırlıktan mütevellik Şilili bulunmaz hint kumaşı muamelesi görüp, hücumdaki tüm yük onun omuzlarına yükleniyordu.

Tello gidip Quaresma gelmişti ama kronikleşmeye başlayan tek kanada endeksli hücum anlayışı, bu sezon başındaki 5 karşılaşmaya da sirayet etmişti. Zira bir kanatta hala Nihat oynuyordu. Buca maçında görüldü ki, Quaresma'nın insanüstü çabası ve sihirli ortaları, ters kanatta varlığı şüphesiz bir eleman olmadığı müddetçe monolog, kısır ve genelde sonuçsuz kalacak bir hücum anlayışına dönüşecekti.

Schuster boşuna büyük hoca olmamış. O da heralde en az bizim kadar görüyordu ve erken teşhis sonucu hamlesini yaptı sonucunda tedavi yanıt verdi. Hilbert bugünkü oyunuyla fundimental olarak hem Holosko ve Nihat'ın çok önünde olduğunu gösterdi, hem de bu ikilinin övündüğü skorerlikte de pek kötü olmadığını sergiledi. Tipik 4-4-2 kanat oyunculuğunun yanında, Holosko ve Nihat'ın yapmaya çalıştığı gizli ve gezgin forvet görevinde de, (-ters kanattan ceza alanına girip forveti 2'leme) son derece başarılı olduğunu gördük Hilbert'in.

Sadece forma numarası ve 100 metreden futbolcu olduğunu belli eden fiziğiyle değil, hem kanatta oynayıp hem takımın hücumuna zenginlik katan anlayışıyla bana Daniel Gabriel Pancu'yu anımsattı Hilbert. İçeri katediyor, fuleli koşuyor, çalım atıyor, ceza sahası dışından gördü mü vuruyor; Pancu'nun tek yumurta ikizi sanki. Vasatın altında oynadığı Plzen deplasmanında bile direkten dönen bir şutuyla aksiyon yaratmışt.

Forvet krizinin dillendirildiği bu dönemde, bu bölgeye de takviye olabileceğini düşünüyorum Roberto Hilbert'in. Geniş seçenekli bu oyun anlaşışı, hırsı ve arzusuyla daha sahaya çıkmadan arkasından fısıldayanları da pis utandırdı Hilbert. Umarım tek sıkımlık bir performans değildir bu geceki.



Trtışmasız yıldızlar Quaresma ve Guti'ye değinmiyorum çünkü onları fazlasıyla kaleme alan olacaktır. Takımda bugün öne çıkan iki isim daha vardı Zapo ve Cenk. Özellikle Cenk'in performansı hususunda fazlasıyla sevinçliyim. Kalede dünyanın en iyi kalecilerinden Petr Cech olsa, gönlüm bu kadar ferah bir şekilde izlerim maçı heralde. Bize bu rahatlığı ve huzuru sağladığın için sana binlerce kez teşekkürler Cenk Gönen.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Üşüyoruz Sivok Reyis

Buzlarını yeni yeni çözen Delgado, bavulları toplasın denilen Tabata, daha iki maç üst üste maça çıkmadan kelek damgası yapıştırılan Hilbert, lisans sorununa takılan süperstar Guti derken Beşiktaş yönetimi yabancı sorununu dahiyane bi biçimde çözer ve Sivok donar. Uyursan ölürsün diyordu Nefes'te, filmin Beşiktaş versiyonunun sloganı ise ise sakatlanırsan donarsın oldu.

Son iki sezonun Siyah-Beyazlı formayı en çok giyen istikrar abidesi Sivok'un sözleşmesinin durdurulacağı aklımın ucundan geçmeyen birşeydi, haberi alınca şok oldum. Hazırlık kampının da en çalışkan ismi olan Sivok'un iyileşme süreci de o kadar uzamayacaktı çünkü. Fizik olarak takımın en iyisi oydu ve en geç 10. haftada formayı giyerdi tahminim(göreceğiz o zamanlarda iyileşti haberleri çıkar)


İçime sendiremediğim olay, yönetimin, takımın topa kafa uzatan ender adamını tek kalemde silebilecek kadar günü kurtarma peşinde oluşu. Daha önce avrupa futbolunda esamesi okunmayan bir isimdi Sivok. Ama Siyah-Beyazlı formayla kendini geliştirip belli bir seviyeye ulaştı ve Çek milli takımının formasını sırtına geçirdi. Tıpkı Bobo gibi Beşiktaş'ta kendini kanıtlamış bir futbolcu olduğu için Sivok'a olan sevgim başka boyutlarda. Belki 2 sene daha takımda kalırsa Bobo gibi bayrak topçu olabilecek bir isim. Böyle bir adama takımın sıradan topçusu muamelesi yapılması, onun belki beyanatta bulunmasa da kalbinin kırılmasını içime sindiremiyorum. Sivok'un yerinde olsam, kötü günlerimde arkamda durmayan yönetimle ilişiğimi keser ve ilk uçakla yurt dışında topçusuna gereken değeri verebilen herhangi bir takıma kaçardım.

Transfer fırtınasına kapılan yönetimin bu tavrı kabul edilir cinsten değil. Karşılıklı güven kayıplarına neden olabilecek bu tip davranışlar devam ederse, bu sezon hepimiz için hüsran olur. Futbol saha üzerinde oynanır çünkü, diken üzerinde değil...