30 Eylül 2010 Perşembe

Fi-kmeseler bari

BJK İnönü Stadı'na isim sponsorluğu için Fi-Yapı ile iki yıllık sözleşme imzalandığı açıklandı. BJK İnönü Stadı'nın ismi 1 Ekim 2010- 15 Eylül 2012 tarihleri arasında 'Fi-Yapı İnönü Stadı' olarak kullanılacak. Siyahbeyazlı kulüp ilk yıl 3 milyon 500 bin lira, ikinci yıl için de 3 milyon dolar alacak.


Beşiktaş'la alakası olmayan İnönü isminin önüne sponsor gelmesi beni alakadar etmez, hem de 6.5 milyon dolar iyi para. Amaaa... Eğer ki, milyonlarca Beşiktaşlı'nın stadın kokusunu aldığı o ilk günde çekilen fotoğraflara arka plan olmuş, Gümüşsuyu'na yolu düşen her renkteki takım taraftarlarının selamını almış o tarihi kapı değişirse içim acır, kalbim sıkışır. Aman diyim...

28 Eylül 2010 Salı

İspanya Ekolü ve Aurelio

Beşiktaş'a transferi sonrası ortak kanı Aurelio'nun nokta transfer olduğuydu. Mazideki anılara sünger çekemeyen bir kesim taraftarın dışında, neredeyse tüm spor kamuoyu ağız birliği etmişcesine övgüler yağdırıyordu Aurelio hamlesine.


Çoğu hakem eskisi bu futbol duayenleri(!) şimdilerde Aurelio'nun performansının sönük ve vasat olduğunu dile getiriyor. Ancak yine aynı duayenler(!) Schuster'in oynattığı pasa dayalı İspanyol stili futbol anlayışına methiyeler diziyor. Her programda aynı söylem, 'Beşiktaş iyi pas yapıyor, rakibi boğuyor'. Kendilerine bu pas trafiğini sağlayan koşullar sorulduğunda ise, düz mantıkla tek bir adrese yöneliyorlar: Guti!


Guti'nin, dünya futbolunun en iyi pas virtüözlerinden biri olduğu konusunda şüphe yok. Ancak hiçbir organizasyonu olmayan sistemsiz bir takımda Guti, Ertem Şener'in değimiyle 'Çöldeki vaha gibi' kalırdı. Buna en iyi örnek Sergen Yalçın... Türkiye'nin en iyi 10 numarası neredeyse yurdun tüm takımlarında oynadı ancak en verimli sezonunu Lucescu yönetmenliğindeki o muhteşem ahenkli 100. yıl kadrosunda geçirdi.


Bu girizgahın ardından, Schuster'in, Barcelona ve İspanya milli takımının prototipini yaratma düşüncesi ve bu şablondaki Aurelio'nun yerini belirtmek istiyorum. Yukarıda dondurulan an, Beşiktaş'ın set hücumuna çıkış anıdır. Yani ne demektir set hücumu, teknik direktörün haftalar boyu takımına ezberletmeye çalıştığı, onlarca idmanın yapılmasının nedeni, doğaçlama olmayan, aklı başında top oynamak. Bu resime baktığımızda, futbol duayenlerimizin 'Beşiktaş 3 ön liberoyla oynuyor' söyleminin yanlışlığı ortaya çıkıyor. Çünkü Aurelio top takımın ayağındayken ön libero değil, direk 3. libero olarak ikili stoperin arasına sıkışıyor. Böylece ceza sahasının 200 metre kare alanı, bu üç stoperle parsellenmiş oluyor. Böylece iki bek pompayla sıkıştırlımışçasına ileri çıkıyor. Bu noktada Guti top almak ve oyun kurmak için geriye yaklaşıyor, Ernst ise çeşitli koşularla rakip orta sahanın başını döndürmenin yollarını arıyor.

Bu üç orta sahanın 1-1-1 şeklindeki dizilimi, takımın birden bire 4 kanat oyuncusuyla oynamasına neden oluyor. İşte Barcelona ve İspanya Milli takımı. Şimdi bu 2 örneği inceleyelim. Barcelona'da Xavi ve İniesta gibi beyinlerin yanına isminin yazılmasının abes kaçtığı 3. isim vardı yıllardır. Yaya Toure! Ben de yıllardır futbol duayenlerimiz gibi düşünüp, 'Ulan bu yaya toure kesin başkan la porta'nın gizli bi sırrını biliyor, yoksa siksen oynamaz bu takımda' diye düşünürdüm kendi kendime. Hayır efendim. Bu adamın tek sırrı libero özellikli orta saha oynaması ve tıpkı Aurelio'nun yaptığı gibi stoperi üçlemesi. Böylece takım en olarak genişliyor ve sağdan Alves, soldan ise Maxvel hücumlarda hedef kanat oyuncusu oluyorlardı. En uç kanat oyuncuları ise(Messi-Henry) hücumda serbestlik kazanıyor ve rahatça araya koşular yapabiliyorlardı. Aynı şekilde İspanya Milli Takımı. Türkiyede çoğunluğun düz topçu olarak tanımladığı Busqets'in 3. libero görevini üstlenmesiyle, fabregas-xavi-iniesta gibi kanatları olmayan bir orta saha kurgusunda, sağ bek Sergio Ramos ve sol bek Capdevilla takımın kanat yükünü sırtlanıyorlardı. Böylece onlarda Torres ve David Villa'ya özerklik tanıyabiliyorlardı.


İspanya demişken, Galatasaray'da çift ön liberolu sistemde sırıtan ve çok top kaybı yapan Mehmet Topal'ın Valencia'ya transferinde de, stoper özellikli orta saha oyuncusu oluşunun büyük katkısı vardır... Boğaların bu sistemini uygularken kilit nokta bek elemanlarıdır. Hızlı ve ofansif olmaları gerekir. Beşiktaş'ın mevcut kadrodaki hücumcu bekleri İsmail ve Rıdvan, bu sistem için biçilmiş kaftanlardır. Tabii sadece atağa çıkarken!

Sözün özü, Aurelio'nun sihri oyun içinde hiç gözükmemesinde yatmaktadır. O oyun içinde gözükmediği sürece bilin ki İsmail soldan bindiriyor, Üzülmez sağ kanatta şaheser yaratıyor, Ernst hiç olmadığı kadar ofansif oynuyor ve genç Necip rahatlıkla sorumluluk alabiliyordur...

26 Eylül 2010 Pazar

Devamını da bekleriz


85 dakika beklenen golden sonraki o kenetlenme anında araya sıkışan ince bir ayrıntı. Gün boyu kadıköyü inleten o muhteşem bestenin nakaratı 'O AN'da ekranlarda...