25 Ekim 2009 Pazar

Temizlik!

26.04.2009 Eskişehir Deplasmanı


24.10.2009 Eskişehir Deplasmanı



Yorumsuz !

Yazık !

Neden insanlar güzel olan birşeyi yıkmayı severler. Eskişehir tribünleri+şehri herkes tarafından sempatiyle karşılanan, insanının güzelliğiyle dillerde dolanan çağdaş bir kent olarak anılır her yerde. Dün de güzel başlamıştı aslında. Maç öncesi ışıkların kapanmasıyla yapılan telefon şovu sonrasında yapılan kareografi ve arjantin vari es-es bandosu. İçimden geçirdim sonra ulan bu Eskişehir'in kutu gibi bi stadı olsa ne deli olurdu gibilerinden.


Maç bittiğinde televizyonu kapattım ve gelişmelerden haberim olmamıştı. Sonrasında internetten olayları gördüğümde şok oldum. Öncelikle Beşiktaş alt yapısında yetişmiş, burada 3 sene oynamış Bülent Kocabeyin riyakar tavırlarıyla gaflet ve ihanet içerisinde Beşiktaş formasını yere atması. Maç sonu eski arkadaşı Serdar'dan aldığı formayla kendi taraftarlarını selamlamaya gitmiş. Bunun üzerine Eskişehirliler at at! diye tempo tutmuşlar ve Bülent formayı yere atmış. Bu çekememezliğin nedeni nedir. O Beşiktaşlılar değilmidir sizin bilmemkaç yıl sonra hayallerinizi gerçekleştiren (Sergen, Rıza Çalımbay, Batuhan). Galatasaray mı sandınız bizi. Ne bekliyordunuz ki takımımınızdan bu maç öncesi. Kuyruğuna basılmış kedi gibi zırlamanız bu beklentileriniz sonucu oluştuysa yazık ki ne yazık...

ANTİ BİZANS

Bundan daha önemlisi Beşiktaş takım otobüsünün Eskişehirli taraftarlar tarafından taşlanması. Anti Bizans adı altında Beşiktaş'a saldırılarda bulunmuşlar. Anadolu takımlarının İstanbul takımlara karşı kurguladıkları bir projedir Anti Bizans! Bir başka deyişle İstanbul takımlarına karşı saha içinde yaşadıkları ezikliği, saha dışında öfke ve şiddet ile dışa vurma ve kendini tatmin etme durumu. Bazı anadolulular bilmez belki. Hatırlatayım. Beşiktaş İnönü Stadı; Osmanlı'nın yönetildiği sarayın hemen yanındadır. Bu yakınlıktan mütevellit kulübün tarihinde Paşa yöneticiler ve saray gençlerinden oluşan sporcular varlık göstermişlerdir. Saray gençlerinin antremanlara o dönemler İstanbul'da pek rastlanmayan arabalarla gittiklerinden dolayı Beşiktaş'ın lakabı 'arabacılar' a çıkmıştır bir dönem. Ayrıca Gazi Mustafa Kemal Paşa, validesi Zübeyde hanıma Akaretlerde Beşiktaş idman sahasına nazır bir daire tutmuştur. Annesini ziyarete geldiğinde o bahçede spor faaliyetlerini sürdüren gençleri kıvançla izleyip kulüp varlığının sürdürmesi için manevi desteğini göstermişlerdir Beşiktaş'a. Beşiktaş tarihinde ne fransızlarla ittifak edilmiştir, ne de işgal döneminde İşgal Kuvvetleriyle kupalar düzenlenmiştir. Semtimiz Osmanlıdır. Semtimiz Atatürk'ün ebediyetgahıdır. Semtimiz BEŞİKTAŞ'TIR. Başkalarıyla karıştırmayın...

YAZIK

24 Ekim 2009 Cumartesi

Kerem'in Aslı'yı Beklediği Gibi...

...Bekledik o golü. Dağların arasından Ekrem'in yüreği dayanamadı daha fazla bu hasrete. Güle oynaya bıraktı topu ağlara. Top sevdiği ağlara, taraftar hakettiği sevince, Beşiktaş özlediği gole... Sevenleri kavuşturdu Ekrem. Allah'da onu bağışlasın sevdiğine.


Maç öncesi bahsettiğim gibi; nasıl olursa olsun alınmalıydı bu 3 puan. Eskişehir'in zorlu atmosferine, takımın omurgasının saha dışında olmasına, M.Denizli'nin yanlış oyuncu değişikliklerine, Nobre'nin ve Nihat'ın 'metazorik' vuruşlarına rağmen alınmalıydı bu galibiyet. Trabzon'un önümüzdeki Kayseriyi yenmesinin ardından, bir başka önümüzdeki takım olan Eskişehirspor maçı dahada önem kazanmıştı. Bu engelide kayıpsız geçerek maç fazlasyıla 5.liğe kurulduk. Üzerinde çok fazla durulmaması gereken bir maç aslında. Yenmemiz gerekiyordu yendik ! Şimdi çok zorlu 3 hafta bizleri bekliyor. Sırasıyla Ankaragücü-Trabzonspor-fener maçları öncesinde iş kazasına uğramamak önemliydi. Şimdi önümüzü daha iyi görebiliyoruz...

ENSTANTANE: (Güliver)

23 Ekim 2009 Cuma

Deplasman !

Geçen sezonun 29. Haftasında koca Yusuf'un sihirli ayaklarıyla alınan galibiyetle geçilmişti Eskişehir deplasmanı. Oyuncuların sahaya çıktığı andan; hakemin son düdüğüne kadar buram buram size deplasmanda olduğunuzu hissettiren bu şehirde, tv başından bile olsa Beşiktaşımızı izlemek çok zevkli. Her iki tarafında önemli eksikleri var. Gönül isterdi ki iki takımında tam kadroyla çıkacağı kaliteli bir maç olsun. Ancak fener-g.saray maçının olduğu haftada fotoğraftaki gibi birlik olmuş bir Beşiktaş buradan 3 puanı her ne şekilde olursa olsun alıp yoluna devam etmek zorunda. Yusuf'un da oynayabileceği haberi geldi doktorlardan. Belki yine yapar bize bi kıyak...

22 Ekim 2009 Perşembe

Şimdi Onlar Düşünsün

Maçtan önce 1 puan alacağımızı söyleseler sevinirdik heralde. Ama an itibariyle galibiyeti kaçıran taraf olduğumuzdan mütevellit buruk bir tebessüm hakim yüzlerimizde. Kendi sahasındaki son 6 maçında 15 gol atmış Wolfsburg'a karşı tüm otoriteler Kartalın hiç şansının olmadığından bahsediyordu. Hatta iddaa 1 avans vermişti Beşiktaş'a. İşte bu haleti ruhiye içerisinde taraftarda fark yemeyelimde ne olursa olsun düşüncelerindeydi. Ancak Sürprizler haftasında Beşiktaş zafere çok yakındı ki maçtan önce de bahsettiğim inanç konusunda yine sıkıntılarımızın bulunması nedeniyle, 10 kişi kalmış rakibe karşı önde basmaktan çekindik ve 2 puanı kendi ellerimizle gurbet ellere gömdük...


Mustafa Denizli'de şampiyonlar ligindeki ilk puanıyla tanıştı bu akşam. Maçtan önce Wolfsburg galibiyetinden emin bir şekilde Beşiktaş'ın 0 çekmesi üzerine ağız yoran fenerlilere hoş bir sürpriz oldu bu ilk puan. Ama bu daha başlangıç. Bundan sonraki ilk maç Wolfsburgla İnönü'de. Grafite'den yoksun sahaya çıkacak kurtlar karşısından Kartalımızın galip gelmesi kuvvetle muhtemel. Son Şampiyonlar ligi serüveninde İnönü performansını ortaya koyduğumuzda buradan alınacak galibiyetle puanını 4 e çıkaracak Beşiktaş, 4 puanla ikinciliğe oturur. Sonrası ise ilerleyen zamanlarda değişen takım performanslarına göre şekil kazanır.


Tekrardan maça dönecek olursak; en başta Beşiktaşı ayakta tutan en önemli özelliği göbekteki adamların performansları. Geldiği günden beri üstüne koyarak oynayan Ferrari, Rooney-Dzeko demeden rakip forvetleri sindiriyor. Onun yanında Sivok mücadeleci yapısıyla Ferrariyle çok iyi bir uyum sağladı. Mustafa Denizli Fink'i silip attı derken bu maçta formayı ona verdi. Fink, Ernst ikilisi beklenen performansı gösteremesede özellikle Ernst ayağa oynama düşüncesi, sakinliği ve tecrübesiyle takıma soluk getirmeyi başardı. Takımın tek kamburu sağ kanattaydı. M.Denizli İ.Kaş'tan sağ bek olmayacağını bir türlü anlamıyor. İlk yarıda Wolfsburgun bu kanadı abluka altına alması ve oradan sayısız orta atması bu kararın yanlışlığını gözler önüne serdi. İleride Bobo eski günlerine dönüş sinyalleri verdi. Sol kanatta oynatılmasına rağmen top sakladı, araya sarktı, boş alanlar yarattı. Tello'nun maç eksikliğine rağmen top tekniğiyle oyunda kalması, Nihatın da çalışkan ve istekli oyunu Beşiktaş'ın ikinci yarıda daha diri gözükmesine neden oldu. Ama bu kadarının da yetmediğini ve önümüzdei 3 maçta bu oyunun üzerine çıkmamız gerektiğini gözardı edemeyiz. Beşiktaşımız bu gece Wolfsburg ve CSKA'ya yalnız değilsiniz mesajını gönderdi. Rakipleriyle yapacağı maçlarda Veh'inde çekindiği taraftar gücünü arkasına alacak olan Beşiktaş için avrupa mesaisi asıl şimdi başlıyor...

21 Ekim 2009 Çarşamba

Gökdeniz'den Beşiktaş'a !

Bir Türk, uzay takımı denilen Barcelona'yı bilmem kaç yüz maç sonra Nou Camp'ta yıkan golü atıyor. Çok değil 3 sene önce Trabzonda oynayan Gökdeniz (Bizim Trabzonda!)


İnsanın beyni neye kodlanırsa o yöne götürür bedeni. Yazıktır ki Türk insanının beyni 'yapamam'ı bol kodlardan oluşuyor. Bu sebeptendir Mancester'a 10 dakika daha dayanamıyor, CSKA gibi sıradan bir takıma diş geçiremiyoruz. Bugün bir çok Türk , 'Türkiye' şampiyonunun, Alman şampiyonuna direnemeyeceğini hatta fark yemememizin başarı olacağından bahsediyor. İşte takımımızın en çok ihtiyaç duyduğu umut ışığı 'uzaydan' belirdi dün. O ışığın, kartalımızın gurbetteki yolunu aydınlatması dileklerimle...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Sonu Hüsran Olsada...


...çiçeklerim dökülür her mevsim, sonra yeniden açar.
ümidimin boynu bükülür sonra deniz, bin defa coşar...

17 Ekim 2009 Cumartesi

Bir Parmak Bal

Birbirinden zorlu maçların ardından Ankaraspor tatiliyle bedavadan gelen 3 puan. Ardından düşme potasının gediklisi Denizlispor karşısında alınan 1-0'lık galibiyet. Şimdide ayağı çukurda bir başka takım olan Kasımpaşaya karşı tek farklı galibiyet. 'Seri başladı' başlıkları altında umut tacirliği yapılıyor. Ancak Wolfsburg-Eses maçlarının arefesinde ben o kadar umutlu olamıyorum. Belki 2-1 değilde, Serdarla Uğur o kadar cömert olmasaydı bende bin beşyüz fit yukardan konuşurdum ama skorda tek farklı olunca uçasım gelmiyor o kadar(Skorcu taraftar oluverdim birden). Ancak mutlu olduğum noktalar olmadımı. Hemde birden fazla oldu. Nihat Kahveci'nin takımın önderliğine soyunması ve attığı müthiş gol, bunun yanında İbrahim Toraman'ı yeniden Siyah-Beyaz'la görmek.İnanın maçın stresinden,hakemin ibneliğine kadar herşeyi unutturdu.

Nihat,Toraman,Ernst,Sivok,Ferrari,Ekrem. İşte yıllardır özlemini kurduğumuz mücadeleci hırslı Beşiktaş.


Tribünde kendi içinde çok önemli bir mücadeleye çıkıyordu.Fırtınalı günlerin ardından İnönü'de barış müzakereleride başladı. Ben açıkçası 'Takıma Yöneliyoruz' açıklamasının ardında forzaya sırt çevirenlerden 90 dakika protesto bekliyordum. Yapılması gerekende buydu. Çünkü Kasımpaşa'yı takım taraftarsızda geçebilirdi. Onlarda nereye yöneleceklerini şaşırmış olacaklar ki Kapalıdan yükselen iki tezahürata tav oldular. Kapalıda bu nezakete atılan her gol sonrası İstifa sesleriyle karşılık vererek muhalefetin ağzına bir parmak bal çaldılar.


Kendi içinde fırtınalar yaşayan birisi daha vardı sahada. Maçın hakemi hüseyin göçek. İkinci yarıda, Kasımpaşa gole giderken avantaj kullanmayıp Toramana sarı kart göstermek gerekçesiyle oyunu kestiğinde bütün Kasımpaşalılar etrafına çevrildi. Akıl almayacak itirazlarda bulundular. Normal şartlarda bu şiddetteki itiraza en az bir sarı kart çıkması lazımdı. Göçekte hata yaptığını anladı ki itirazlara sessiz kaldı. Etki tepki kuramını çiğnedi. O pozisyondan sonrada aklı hep orada kaldı. Cenkle omuz omuza giden Ferrari, rakibini itti. Penaltı doğru ancak o pozisyonda Ferrari kaleye Cenk'ten daha yakın olduğundan mutlak gol şansı yok. Artı arkadan müdahalede yok. Ama her ne hikmetse hakem kırmızı formasından kırmızı kartını çıkarıyordu. Eğer aklı o pozisyonda kalmadıysa, üzerindeki kırmızı formadanda etkilenmediyse o kararın akla yatkın hiçbir izahı olamaz. Kimbilir belkide memleketi Eskişehirdir.

16 Ekim 2009 Cuma

Geriye Dönük Değişim

Beşiktaş Başkanlık koltuğuna nihayet bir aday çıktı. Sayın Hikmet Çetin'in bu görev için kaygılarını giderememesi üzerine, Yıldırım Demirören'in eski asbaşkanı Murat Aksu göreve talip oldu. Kulübün önde gelenlerinden icabet aldığını belirten Murat Aksu böylece kamuoyu nezninde güvenoyu kazandı.



Ancak ilk konuşmasında projelerini sunduğunda hayal kırıklığına uğradım. Çünkü proje demek ileriye dönük, gelecekte artı değerler katacak düşünsel ve eylemsel yatırımlardır. Baktığımız zaman sayın Aksu'nun projeleri tamamiyle mevcut yönetimin kirli çamaşırlarını ortaya sermek hedefi güdülmüş, tabiri caizse acar muhabir işleri. Hitap yeteneği ve kendine güveniyle beğenimi kazanan Aksu ne yazık ki projeleriyle beni tatmin edemedi. Umarım önümüzdeki süreçte Geleceğe dönük projelerini bizlerle paylaşır Aksu...

İşte ilk vaadleri

* Alanlarında üst düzey tecrübe ve birikime sahip güçlü bir yönetim kurulu oluşturulacak. Oy kaygısıyla pazarlık yapılmayacak.

* Kulüpte idari ve sportif yeniden yapılanma hareketi hayata geçecek. Dünyanın büyük kulüplerinin standartlarında, alanında en iyi profesyonellerin görev alacağı kurumsallaşmış bir yapı kurulacak.

* Beşiktaş’ta bozulan kongre üyesi profili iyileştirilecek. Oyunu ranta çevirmeye çalışanların önü kesilecek.


* Şeffaflık ve mali disiplin yol haritasındaki en önemli kilometre taşı olacak. İlk iş, mevcut yönetimin bütün ısrarlara rağmen yapamadığı uluslararası bağımsız mali denetim firmalarına kulüp bilançoları denetletilecek ve bu kalıcı hale getirilecek. Çıkan raporlar kamuoyu ile paylaşılacaktır.


* İzinlerini alırken şahsımın da büyük gayret gösterdiği Fulya Projesi’nin daha sonra ortaya çıkan ek katlar ve kira sözleşmeleriyle ilgili kayıpların peşine düşülecek.



* ’Eski yönetimlerinin kazandırdığı araziler olmasa bugün halimiz ne olur’ diye sormak gerek. Rakiplerimiz arazilerine, arazi katarken, Beşiktaş’a bir metrekare dahi yeni arazi kazandıramamış bir yönetimle karşı karşıyayız.

*
Beşiktaş altyapıya, özüne dönecek. Sözde değil, özde bir yapılanmayla altyapı hak ettiği yere gelecek. Barakalarda sıkıştırılan geleceğimiz hak ettiği ilgiyi görecektir.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Nitekim...

Başkanlık koltuğunda bulunduğu 5 sene zarfında zilyon küfür yedi, yumurtalı saldırılara maruz kaldı, rakip takım taraftarların espri malzemesi oldu o hiç yılmadı. Baktı ki tepki büyüyor tribünlere adamlarını soktu 'Darbe' gerçekleştirdi. Başardıda 'Nitekim'!


Bu başarı öyküsü öyle kolay sonlanamazdı elbet. O hep direndi. Biz ne kadar protesto edip küfür kafir sövsekte.Kalın puntolarla başarısızlığının faturasını önüne sunsakta, o yine bildiği yoldan şaşmıyor. Hala temizlikten,kongreden bahsediyor. Ben artık vazgeçtim arkadaş. Sayın başkanın bu filmlere konu olacak direnişini ayakta alkışlıyorum. Senin gibisi bir daha gelmeyecek BÜYÜK BAŞKAN!

11 Ekim 2009 Pazar

Ey Beşiktaşlı !

Birinci Vazifen Beşiktaş Onurunu, Şerefini, Duruşunu ilelebet muhafaza ve müdafa etmektir. Asi Ruhunun ve Aykırı duruşunun yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Kötü gününde seni bu hazinenden mahrum etmek isteyecek DAHİLİ ve harici bedhahların olacaktır! Bir gün, Beşiktaş ve Tribününü müdafa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunduğun imkan ve şeraiti düşünmeyeceksin. Bu imkan ve şerait çok namüsait bir mahiyette tenazür edebilir. Bağımsızlığına ve onuruna kastedecek düşmanların seni can evinden vurabilir.

Cebren ve hile ile KAPALININ bütün köşeleri zaptedilmiş, takım elbiseli ajanlar arana sızdırılmış, kulüp içten içe baltalanmış olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, kulübün dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini,diğer tüm insani davranışlarından üstün görüp, üzerlerinde oturdukları tahta güvenerek yerine getirmiş olabilirler. Taraftar yönetim karşısında fakr-u zaruret içerisine düşmüş olabilir.

Ey Asi Kartallar! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen Beşiktaşın geleceğini kurtarmak, babandan devraldığın bayrağı, çocuğuna kıvançla bırakmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur !