25 Ekim 2010 Pazartesi

Beleştepe...


Sponsorların gazabından beleştepe de nasibini aldı sonunda. Ama keşke her reklam böyle olsa demeden geçemiyor insan. Fikir tek kelimeyle müthiş.

17 Ekim 2010 Pazar

3'lü...


Şüphesiz dünyanın en güzel üçlemelerinden: Beşiktaş, Hayko, Burcu...





fotoğraflar: beleştepe.blog

16 Ekim 2010 Cumartesi

Motivasyon sorunu


Guti, Quaresma ve Aurelio'nun olmadığı, Mustafa Denizli'nin 2009 model Kartal'ı sahadaydı. Takımın başında da Denizli'nin kontratak futbolunun aksine oyunun merkezini ofansa çeken Schuster vardı. Bu nedenle maç öncesi Schuster'in sisteminin en iyi sınanabileceği maç olarak görüyordum Manisa karşılaşmasını. Sınavı veremedi Schuster. Skor tabelasında Denizli 3, Schuster 2 gözüküyor. Hatta bu görüntüde Mustafa Denizli ile ironik bir bağ kurup, Yılmaz Vural'la da ağız birliği yapıp, 'Guti ve Q7 ile babam da oynar' diyenler olacaktır. Ancak kazın ayağı öyle değil. 11'e baktığımızda Denizli paralerinde 7 defansif oyuncu vardı. Hocanın oyuncu değişiklikleri de yerindeydi. Mağlubyetin asıl sebebi takımdaki konsatrasyon eksikliğiydi. Yenilen 3 gol de, defansın oyuncularının dalmaları ve arkaya adam kaçırmaları sonucu geldi.


Ancak Schuster'in iki haftadır oyunu çevirmek için Onur Bayramoğlu'nu sahaya sürmesi ilginç. Özellikle kulübede Nihat dururken... Bu tavır gösteriyor ki; Beşiktaş'ta Nihat devrinin sonuna doğru yaklaşıyoruz... Onur'a da ayrı bir parantez açmak lazım. Kaka diyorlardı bu çocuğa, gerçekten Kaka'ya benzer bir fiziği var. Uzun boylu oyun kurucu. Topla da çok iyi. 3. bölgede aldığı 2 topta da sorumluluk aldı. Bir iyi ara pası, bir de iyi şut çıkardı. Guti'nin yokluğunda daha çok süre alabilirdi.


Aslında saha içine bu kadar takılı kalmak istemiyordum çünkü uzun süredir İnönü'de unutmaya yüz tuttuğumuz taraftar reaksiyonlarına tanık olmak şahsımı gerçekten çok mutlu etti. En son tarihinde İnönü'yü ziyaretimde de taraftar açısından renki bir karşılaşmaydı, geçen sezonun sonlarındaki 2-2'lik Sivas maçı. 90 dakika Aziz Yıldırım'a küfür etmiştik rahatlamıştık. Ancak bu kez çok daha ciddi bir mesele vardı. Formayı ve onu terleteni sahiplenme. Hakan Arıkan'ın kaleciliğinden zerre hoşnut olmam ancak onun saha içindeki ruh hali içimi parçalıyor. Ona verilen destek ve onun da armayı öperek el kol hareketleriyle içindekileri dışa vurması gerçekten çok güzeldi.


Bunu yanı sıra dakika 80'de o nalet olasıca 'Başın öne eğilmesin' bestesi ile birlikte yakalanan duygu yoğunluğu da takıma olumlu sirayet etti. Hakem baskı altına alındı. Kartlar ve düdükler lehimize döndü. 85'te girilen gündoğdu bestesi biraz vitesi düşültse de Ernst'in golüyle coşku tavan yaptı. Belki Kleberson'un golünden önceki o rekor gürültü tekrarlanmıştır 88'deki Kartal Gol Gol Gol'de. Oksijen israfları Holosko ve Nobre de ayaklarımıza gelen fırsatları değerlendirseydi başka boyutlara geçerdik diye düşünüyorum. Sonuç olarak sahadakilerin olmayan güçlerine güç katma girişimimiz nafile kalsa da, hafif esintili havada tribünün kan ter içinde kalması, özlenen taraftarın stadda yer alması günün kazanımı olarak değerlendirilebilir...

12 Ekim 2010 Salı

Şeytanımız bol olsun (!)

2012 UEFA kriterleri öncesi yönetimin paçası tutuştu. Önce bankalardan alınan 75 milyon dolarlık kredi, şimdi de Kıbrıs'ta yapılması planlanan bir otel. Bir futbol kulübünü, yatırım şirketi gibi yöneten zihniyete yazıklar olsun. Başkanlığını yaptığınız 5 senede 5-10 futbolcuya yatırım yapsaydınız, onlardan gelecek bonservis bedelleriyle zaten sağlıklı bir zemine otururdu kulübün yapısı. Neyse bu saatten sonra konuşmanın alemi yok. Aşkta kaybeden kumarda kazanırmış derler. Haydi rastgele...




http://www.bjk.com.tr/tr/haberler.php?h_no=18483

9 Ekim 2010 Cumartesi

Fifa 11


Nihayet Fifa 11'i (Playstation 3) tecrübe etmiş bulunmaktayım... EA, Konami kadar büyük değişimlere gitme ihtiyacı duymamış. Zaten FİFA 10 yeterince tatminkar bir oyundu. 11'de ise lisans ve futbolcu özelliklerine her zaman olduğundan daha çok önem verilmiş, kadrolar eksiksiz. Göze çarpan en büyük değişim ise, ligimize her zamakinden daha çok önem gösterip, 3 büyük takımımızı da kusursuz biçimde yapmaları. Önceleri oyun içerisinde eğreti duran Süper Lig için ciddi bir çaba sarf etmişler. Üç büyük takımla da oynadım. Neredeyse her futbolcunun görünüş, fizik ve taktik özelliklerini benzetmeye çalışmışlar. Büyük ölçüde de benzetmişler. Oyuna Beşiktaş ağırlıklı baktığımdan, Zapo'nun turuncu kramponları, önceki senelerin aksine Ernst ve Ferrari'nin yüz benzerlikleri dikkatimi çekti. Formalar zaten şahane. Galatasaray'ın 3 formasını da yapmışlar. Beşiktaş'ın şort siyah forma beyaz ve çubuklusu oyunda yer bulmuş. Özellikle Pes'teki forma rezaletinden sonra bu husus büyük artı puan Fifa'da. Pes'te Guti Beşiktaş kadrosunda yer almazken, Fifa'da son dakika transferi Aurelio bile Siyah-Beyaz formayı giymiş. Quaresma'yı anlatma gereği duymuyorum. Bi ara sahada martı avına girer mi acaba diye düşünmedim değil... Tribün anlamında da bazı yeniliklere gidilmiş. Her zamanki Galatasaray tezahüratlarının yanına Beşiktaş maçlarında Beşiktaşım oley sesleri az da olsa seçilebiliyor. Omuz omuza ve bu taraftar için saldırıın sesleri de 3 büyük takımın maçlarında tribünden yükseliyor. Beşiktaş'ı 1. koldan seçtiğinizde ise İnönü benzeri bi statta oynuyorsunuz. Topların üzerindeki Spor Toto Süper Lig amblemi de dikkat çekiyor. Fifa 11, benden 10 üzerinden 11 almıştır. Özetle; tüm takımlarımızın bu sene önemli yıldızları kadrolarına katmasının getirdiği saygınlığın yansımasını, Fifa 11'de açık bir şekilde görebiliyoruz.


FIFA 2011 Trailer
Yükleyen Suchablog. - Diğer konsol ve PC oyunu videolarına göz at.

8 Ekim 2010 Cuma

Peşkeş Tv !

Ligtv, Spor Toto Ligi'ne yatırdığı 321 milyon Dolar'ın acısını çıkarmak için, diğer medya kuruluşlarına sansürcü zihniyetle eşi benzeri görülmemiş bir baskı uygulamakta. Bu baskıcı anlayış, LigTv logosu olmayan kameraların statların 50 metre yakınına yaklaşmasını yasaklama boyutuna kadar ulaştı. Futbolu tekelleştirme adına ne gerekiyorsa yapılıyor, maç özetleri el yakıyor, korsanlara göz açtırılmıyor... Ancak mevzu bahis Fenerbahçe olunca, tüm bu standardizasyon, yasalar, ihaleler bir kalemde çiğnenebiliyor.

Konu; Fenerbahçe'nin tüm Spor Toto Süper Lig maçlarının 90 dakikasının haftanın çeşitli günlerinde döne döne FBTV ekranlarında gösterilmesidir. Digitürk genel müdürünün Erman Toroğlu'na söylediği-, 'Biz kablo kesenlerin de evine girmeyi planlıyoruz' sözünün taahütü buymuş demek ki. Tüm ulusal medyaya çay kaşığının ucuyla sunulan imkanlar FBTV'ye kepçeyle sunulmuş durumda. Bildiğim kadarıyla FBTV, GSTV'nin aksine Digitürk'ten ayrı özgür bir platform. Bu durumda maçların FBTV çatısı altında yayınlanabilmesi imkansız olarak gözüküyor. FBTV'nin F'sinini geçmediği ihlae süresince TRT özet görüntüler için tam 40 milyon dolar para yatırdı. Maçların internet, 3g ve diğer mobil alanlarda yayınlama hakkını elinde bulunduran Türk Tlekom ise 13 bin 500 lira ödemede bulundu. Ancak bu süreçte hiç adı geçmeyen FBTV'nin, ilerleyen zamanlarda da yayıncı kuruluş ile hiçbir resmi yayın anlaşması olmadı.

Kapalı kapılar arkasında neler dönmüştür kim bilir? Ancak resmi bir açıklamanında gelmediğini hesaba katarsak gözler önünde büyük bir suç işlenmekte. Eğer bu ortaklığın, kimselerin görmediği yasal bir düzenlemesi varsa da çekilen peşkeş mide bulandırıcı.

Digitürk'ün kazandığı yayın ihalesinin tüm maddeleri aşağıda sıralı. Maddeler satır satır okunduğunda maçların FBTV'de yayınlanmasını yasal kılan hiçbir düzenleme göze çarpmıyor.




A Paketi’nde Neler Var:
Yayın hakkı sahibi, ihale dönemi süresince TFF Süper Lig müsabakalarından her hafta en az 4 (dört) adedini yurt içine şifreli ve canlı olarak yayınlamak zorunda. Yayın hakkı sahibinin bu hakkı münhasır.

Yayın hakkı sahibi, bu hakkı kullanırken gerçekleştireceği görsel ve işitsel yayınlarını karasal vericiler, kablo, uydu, IPTV/Internet (Web) TV, 3G mobil telefon şebekeleri üzerinden yapabilir. Yayın hakkı sahibi bu hakkın kullanımı açısından herhangi bir coğrafi sınırlamaya tabi değil.

Yayın hakkı sahibi, ihale dönemi süresince TFF Süper Lig’e ait isim sponsorluk hakkını ve bu hak kapsamında bulunan sair hakları kendisi kullanabilir veya 3. şahıslara devredebilir.

TRT’nin Aldığı B Paketi’nin İçeriği:
TFF Süper Lig’in geniş ve kısa özetleri ile TFF 1. Lig’in canlı yayınını şifresiz olarak içeren B paketi için sadece 1 teklif verildi. TRT, 40 milyon 210 bin dolarlık teklifiyle B paketi ihalesini kazandı.

B paketinin kapsamı şöyle:
Yayın hakkı sahibi, ihale dönemi süresince TFF Süper Lig’in geniş ve kısa özetleri, TFF 1. Lig müsabakalarından her hafta en az 3 (üç) adedini yurt içine canlı, şifreli veya şifresiz olarak yayınlamak zorunda. Yayın hakkı sahibinin bu hakkı münhasır. Yayın hakkı sahibi, bu hakkı kullanırken gerçekleştireceği görsel ve işitsel yayınlarını karasal vericiler, kablo, uydu, IPTV/Internet (Web) TV, 3G mobil telefon şebekeleri üzerinden yapabilir.

Yayın hakkı sahibi bu hakkın kullanımı açısından herhangi bir coğrafi sınırlamaya tabi değildir. Yayın hakkı sahibi, ihale dönemi süresince TFF 1. Lig’e ait isim sponsorluk hakkını ve bu hak kapsamında bulunan sair hakları kendisi kullanabilir veya 3. şahıslara devredebilir.

C Paketi Türk Telekom’un
TFF Süper Lig ve TFF 1. Lig’in mobil haklarını içeren C paketi için de tek teklif verildi. İhaleyi, 13 milyon 500 bin dolarlık teklifiyle Türk Telekomünikasyon A.Ş kazandı.

C paketinin kapsamında şu hükümler bulunuyor:
Yayın hakkı sahibi, ihale dönemi süresince tüm TFF Süper Lig ve TFF 1. Lig müsabakalarının haber amaçlı görüntülerini 3G mobil telefon şebekeleri üzerinden münhasıran yayınlayabilecek veya yayınlatabilecek. Söz konusu haber amaçlı görüntüler herhangi bir sayı sınırlamasına tabi olmaksızın ve canlı yayınlanan müsabakaların tamamlanmasının üzerinden 45 (kırkbeş) dakika geçtikten sonra yayınlanabilir. Haber amaçlı görüntülerin mobil iletişim operatörleri dışındaki üçüncü kişilere devri mümkün değildir.



Bu gölge oyununa karşı Bernd Schuster'in, İnönü'deki ilk maçta Phantom kameraya karşı iyice bir esnemesini istiyor gönlüm...

6 Ekim 2010 Çarşamba

Schuster'in en zor sınavı!


Bir uçak filosunun hızı, en yavaş uçağının hızı kadardır demişler... Geçtiğimiz haftayı puan anlamında zararla kapatan Beşiktaş, Quaresma'dan sonra Guti'den gelen sakatlık haberiyle sarsıldı. Bir başka deyişle Beşiktaş filosunun en hızlı jetlerini kaybetmiş oldu.

Guti ve Quaresma gibi yıldızların yokluğunda kazanılacak 3 puan tabii ki çok sevindirici olur ancak benim asıl ilgiyle beklediğim husus bu iki yıldızın yokluğunda diğer oyuncuların göstereceği reaksiyon. Schuster acaba hepimizin dillendirdiği üzere göze hoş gelen, organize hücum futbolunu tüm futbolcularına ezberletebilmiş mi, yoksa o tadı damaklarda kalan, seyir zevki yüksek futbol bu iki futbolcunun gelişiyle esen bir bahar rüzgarı mıydı? Bu sorunun cevabı yanıt bulacak Manisa karşısında.

Geçtiğimiz sezon okyanusu geçip, derede boğulmuştuk. Şuan özellikle Avrupa'da su kanallarını aştık ve açık denize çıkmış olduk. Önümüzdeki cumartesi günü İnönü'de oynanacak veya oynanamayacak iyi futbol, bizim daha kaç deniz mili gideceğimizi belli edecek çok önemli bir gösterge olacak.