27 Aralık 2010 Pazartesi

Diyet

Adı: Yıldırım Demirören
Doğum Tarihi: 1964
Meslek: İş Adamı
İnternet Sitesi: www.bjk.com.tr

5 senelik başkanlık kariyerinde kırmadığı pot kalmadı. Skandal transferlerlere imza attı. Kulübün değerlerini 3 kuruşa sattı. Şahsına 90 Milyon dolar borç yaparak, 100 yıllık çınarı kendine ipotek ettirdi. Gelinen noktada yaptığı 5 transferle onca şeyi akladı. Helali var yapyığı(yaptırdığı) transferlerle hepimiz mutlu olduk ama, şöyle bir blançosuna baktığımızda eksileri artıları sollamış durumda. Bugün ise git gide Demirören JK oluşumuzun tablosuyla yüzleştirdi bizleri sağolsun. Dream team'in diyetini çıkarmaya başladı diyebiliriz. Çünkü; kişisel bazı problemlerini koskoca Beşiktaş'ın resmi sitesinden aklama gevşekliğine ve rahatlığına erişmiş durumda kendisi. Senin koskoca Demirören Holding'in dururken ne diye Beşiktaş'ın resmi yayın organını kişisel problemlerine alet edersin. Yarın öbür gün de; top benim banane edasıyla yıldızlarını özel organizasyonlara falan kiralamaya kalkarsa hiç şaşırmamak lazım...

26 Aralık 2010 Pazar

Kantarın Topuzu

Uzun yıllardır izlemek zorunda kaldığımız aksak yabancılar nihayet gitti. Yerlerine Beşiktaş formasıyla daha yakışıklı duran yıldızlar geldi. Tabi ümidimiz bu yıldızların sadece gazete manşetlerinde yakışıklı durması değil, aynı zamanda yeşil sahada bizleri büyülemesi...

Metin Tekin, Türk futbolcularının yabancı transferine bakışı hakkında şöyle der: Takımdaki yerli, yeni gelen adamın önce yaptığı katkıya bakar. Aldığı para ilk etapta onu ilgilendirmez. Eğer gelen yabancı takımı ileri taşıyorsa maaş konusu zaten hiç açılmaz...
Yıllardır Türk futbolcular gösterdikleri emeğin karşılığını alamadıklarından, hemen ardından da yabancı hayranlığından yakınırlar. Ne ilginçtir ki; Beşiktaş'ın geldiği bugüne baktığımızda durum tam tersine dönüyor. Gelen yabancılar olağanüstü yetenekler, kariyerleri başarılarla dolu adamlar ancak geldikleri takımın yerlileri kendileriyle aynı kalibrede değil. Yerli kavramını sadece memleket üzerinden değil, yeni transferlerden bir önceki dönem ki oyuncu topluluğu için de kullanıyorum.

Bu durumun Guti ve Quaresma üzerinde yarattığı rahatsızlık ikilinin saha içindeki beden dillerinden çok rahat anlaşılıyordu. Şimdi yıldızların sayısı arttığından bu problem ortadan kalktı diyebiliriz. Fakat hedefleri bu kadar büyük tutuyorsanız kadro kalitesinin daha dengeli olması gerekir. Transfer komitesi de yerli pazarına hemen giriş yapmış zaten. Eğer hedef yine 12'den vurulursa ve Hamit Altıntop formayı giyerse, takımın her anlamdaki balansının düzeleceği kesin. Hilbert'in de ''Defans Türk olacak'' kuralından dolayı ofans rotasyonuna gireceğini düşündüğümüz zaman, sağ bek Hamit'in takıma yapacağı ekstra katkı hesap edilir cinsten olmayacaktır. Hamit dedikodusu çok büyük heyecan yaratmış durumda. Eğer bu transfer gerçekleşirse yılın en faydalı transferi olur.

Bu noktada biraz yüzsüzlük yapıyor ve onca lafı yiyerek diyorum ki; ŞIMART BİZİ BAŞKAN ÇIKART BİZİ BAŞTAN!

16 Aralık 2010 Perşembe

Gözümüz aydın

Aylar önce bir anket koymuştum sağ köşeye. Bir forvet, bir de açık alsak tadından yenmez diye iç geçirmişiz. 3'te 2'lik başarı oranı, 'izleyicilerin' olaya ne kadar hakim olduğunu gösteriyor. Bir de bek istemişiz ama Fernandes'e kısmetmiş. Bu transferler Beşiktaş'ın gücüne güç katacaktır. Hayırlı olsun...

6 Aralık 2010 Pazartesi

Çarşı her yerde


Rusya Premier Lig'in son haftasında oynanan Spartak Nalchik-Anzhi maçından...

Ermeni kalmak...

Fasulyenin de kendini nimetten sayması hesabı, bünyelerinde olağanüstü gaz yapan şampiyonlukları ve uydurma bir tarih yaratma peşine düşen amaçsız bir topluluktan ibaret oluşlarının dışa vurumunda bugün tarihi bir ders aldılar... Boş bir tarlaya ne ekersen onu biçersin demişler. Kin ve öfke ektikleri suni tarihlerinde bugün acı bir final yaşadılar. Ölene kadar unutamayacakları bir acı biçtiler. O kadar suniler ki; Bursa şehrinin Osmanlı başkentliğini yaptığı sırada portakalda vitamin olan bursasporlular, anti bizans bayraktarlığı yapıyorlar. Üstelik saraya ev sahipliği yapan Beşiktaş semtine ve kökleri Osmanlı gençlerine dayanan adı 'Arabacı takımı' Beşiktaş'a karşı. Yaptıkları tezahüratlar ise tam bir fiyasko: Ermeni köpekler Beşiktaş'ı destekler...

bursa-Beşiktaş husumeti? Ne kadar da kulağa tanıdık geliyor. Heh şimdi buldum;

1960'lı yılların ikinci yarısından itibaren, çeşitli ülkelerde yerleşik olan Ermeni grupların, Türkiye aleyhine başlattıkları karalama kampanyaları ile varlığını hissettiren sözde Ermeni sorunu, 1973'den sonra "Kanlı Ermeni Terörizmi"ne dönüşmüştür. 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye'ye yönelik "sözde soykırım" iddialarını bir devlet politikası haline getirmiştir. Ermeniler, zulme ve haksızlığa uğramış bir toplum imajı yaratarak, dünya kamuoyunu başta ABD ve Fransa olmak üzere belli başlı devletleri ve uluslararası kuruluşları, Ermeni davası lehine çekmeye çalışmaktadır.

Dolmabahçe'de yaşadığınız tarihi hezimete müthiş bir haz duyarak şahitlik ettik. Texas-Tommiks'te ZAGOR olmak, gözlerini kan bürümüş ibnelerin götünden kan almak... İçerde dışarda unutulmaz bir gündü. Şimdi siz de kader ortağınız Ermeniler gibi tarihin tozlu sayfalarında kaybolmaya mahkumsunuz.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Fernandes'e ihtiyaç var mı?

Bernd Schuster'in elindeki kadronun, onun kurguladığı bir takım olduğu söylenemez. Nedeni ise; Schuster'in göreve geldiği yaz dönemi boyunca transfer çalışmalarından çok, elindeki mevcut kadronun tahlinini yapmaya çalışmasıydı. Stoper konusundaki değişken tercihleri, sezonun başında tüm maçları Delgado'yla oynarken bu oyuncunun satılması, üst üste gelen sakatlıklar hocanın elindeki malzemeyi çabuk çözümlemesini öteledi. Elindeki oyuncularla oyun felsefesinin temelini atmaya çalıştı tecrübeli hoca. Ve transfer döneminin gelmesiyle takıma sihirli ellerini dokundurma zamanı geldi.


Beşiktaş'ta devre arasında defansif orta saha almak artık bir geleneğe dönüştü. 100. yılda Giunti, 2009'da Ernst, şimdi de Fernandes... Zamanın kadroları düşünüldüğünde ilk 2 oyuncuya mutlak ihtiyaç vardı. Ancak mevcut kadroda Ernst, Aurelio, Necip ve Fink gibi defansif orta sahalar varken Fernandes'e ihtiyaç var mıydı? Peki takımda bariz sağ kanat açığı varken yabancı hakkı neden bu mevki için kullanılmadı tartışılması gerekir, henüz kimse laf etmedi. İleride bu tartışmaların çıkacağını düşünerekten dokunalım biraz bu mevzuya.



Ben dost meclislerinde yaptığım sohbetlerde, Schuster'in İspanya'dan bir orta saha getirmesini beklediğimi söylüyordum, gerçekleşti(A.Ağaoğlu)... Bu tercihi anlamak için eldeki orta sahalara bakmak gerekir. Fernandes'in gelmesiyle Aurelio'ya kulübe yolunun gözükeceğini düşünüyorum. Neden Aurelio? Önceki kayıtlarda Aurelio değerlendirmesi yapmıştım. Orada da belirttiğim gibi Aurelio ön liberodan çok 3. stoper gibi oynuyor. Başta Schuster'in kafasındaki oyun şablonuna uygun olduğunu düşündüğüm bu tablo, Aurelio'nun ekstra olarak katkılarda bulunmamasıyla bir dezavantaja dönüştü... Aurelio'nun ön stoper oynamasıyla orta saha elemanları arasında da yük dengesizliği oluştu. Oyunun hücum yönüne hiç katkıda bulunmayan Aurelio, oyunun defansif yönüne hiç katkıda bulunmayan Guti ve bu iki oyuncu arasında mücadele yükünü sırtlamaktan helak olan Ernst... 3 oyuncu arasındaki bu dengesizlik, takımın orta sahasında bir ahenk yakalanamamasına neden oluyordu. Bunun yanında 1-1-1 şekilde dizilen bu 3 oyuncu ortada büyük bir boşluk bırakıyordu ve yenilen gollere baktığımıza rakiplerin ortadaki bu arsayı fazlasıyla sömürdüğü gözüküyordu.


Fernandes-Ernst ikilisi, Aurelio-Ernst ikilisine oranla daha dengeli gibi gözüküyor. Manu Fernandes'in ofansif varyasyonlara da katkıda bulunacak olması, Schuster'in total futboluna büyük değer katacaktır. Ayrıca orta sahadaki derin boşluklar da büyük ölçüde kapanacaktır. Eldeki 4 orta sahanın da kapayamadığı bu gediği Fernandes'in kapatacağını düşünüyorum. Beşiktaş'ın işçileri 2'ye çıkacağı için de Ernst adına seviniyorum...