25 Temmuz 2010 Pazar

Bu transferlere bu site?

Beşiktaş resmi sitesinin en yoğun olduğu günler kuşkusuz bu bir haftalık periyod olacaktır. Dünya futbolunun en kaliteli yıldızlarına sahip İspanya'nın en kafa 2 yayın organının manşetlerini 2 gündür Beşiktaşımız süslüyor çünkü. Böylece Avrupa'nın ufak çaplı takımı olarak gördükleri El Besiktas merak unsru yaratıyor hiç şüphesiz ve meraklarını gidermek için google kulübün ismini tarattıklarında karşılarına berbat bir site çıkıyor... Taraftarlar tarafından 1 senelik süreçte onlarca uyarı yapıldı, kulüp mail yağmuruna tutuldu ama malesef bir işe yaramadı. Avrupa'da kulüp olarak vitrine çıktığımız bu dönemde mevcut resmi sitemiz, malesef ecnebilerin bize karşı bakış açılarını doğrular cinsten. Bu arada yönetimin Quaresma geldiğinde yapmadığını, dergiyi sattırmak için düşünerek yapması da çok ilginç. Yeeter Yıldırım Demirören diye bağırtacak cinsten birşey olmasa da önemli bir detay...İnşallah, transfer olarak beklenen vizyona sonunda ulaşan yönetim, kulübün yüzü olan yayın organlarına da aynı özeni yakın zamanda gösterir.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Temmuz adın kalleş olsun

Sen Beşiktaş'ın başkanı, hocası, stadı, deniz tarafına bakan kalesi, sokakta top koştururken üzerime üç beden büyük gelen 9 numaralı forması, radyodan maçı anlatan spikerin bahsettiği 'İnönü Stadı'nı bilenleri', Dolmabahçe yolundaki köfte dumanı. zihnimdeki Beşiktaş'ın kurucusu ve oğluma bırakacağım mirasın sahibi... Kısacası herşeyiydin be Baba...


Bu hafta tam 1 sene geçmiş düşünebiliyor musun? Beşiktaş'ın diğer güzel abileri gibi sen de gitmek için temmuzu seçtin ama niye bu kadar erken? Sabırlıydın da oysa ki, şampiyonluk görmeden gitmemeye and içmiştin sanki. İşte mutlu son gelmişti ve daha fazla beklemenin manası yok, 'Üstü kalsın' diyordun belki de. Ama yol arkadaşın 'Güzel insan' ile vardığınız yerin en Beşiktaşlı köşesini kaptığınızdan eminim. Ruhunuz şaad olsun Babam ve büyük Beşiktaşlı Vedat Okyar...

15 Temmuz 2010 Perşembe

Los Galaktikos


Real Madrid'in iki kaptanı Beşiktaş'ta. Yoruma gerek yok...

9 Temmuz 2010 Cuma

NoBrain Beşiktaş

Robinho için 16.5 milyon £'luk teklif akla-hayale sığmayan bir şeydi. Dünya üzerinde hiçbir takımın hayır diyemeyeceği bir oyuncu olan Robinho'ya tabiki de çok sevinecektik, tapıcaktık. Ama Manchester City'nin bu teklifi kabul etmemesinin hayırlara vesile olduğunu ve akabinde yükselen Guti seslerinin de kaymaklı ekmek kadayıfı tadı verdiğini söylemeliyim.

Beşiktaş'ın kadro yapısına mevkii mevkii baktığımızda, her bölgede oranın marka oyuncularının bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kaleden başlarsak Rüştü. Defansta Toraman, Ferrari, Sivok. Defansif orta saha Ernst. Kanatta Quaresma ve forvette Nihat... Tek bir eksik kalıyor; bu malzemeyi oynatacak, bir arada tutacak bir 'Beyin'

Forvette Bobo-Nihat ikilisi yeterlidir. Defans, kanatlar herşey eksiksiz ama bu orta saha ile bu işler malesef yürümez. Eğer Guti gibi bir maestro gelirse, o zaman eldeki malzemeler iyi bir harçla birleştirilmiş gibi bir takım hüviyetine bürünülür. Bu görevi şuan için ne Fink yapabilir, ne Necip, Ne Delgado... Az biraz Tabata'da bu özellik var ancak onun da kapasitesi bizi ancak yerel başarılara götürebilir.

Yaşından dolayı 'Dede' yakıştırılması yapanlar olacaktır Guti'ye ancak hatırlanacağı üzere Sergen futbolunun son baharında bu takımı sırtlamıştı. Guti ile Sergen'in fiziği karşılaştırılamaz bile. Son olarak; eğer Rob,nho için 16.5 milyon £ gözden çıkarıldıysa, Guti transferi ile yetinmeyecektir yönetim. Forvete bir Türk alternatifi ile transfere mutlu bir noktacık konulabilir.


Gereksiz açıklama: Brain=Beyin

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Hakeden...

Aslında maç öncesi 'Final kimin hakkı?' diye sorulduğunda, 3 sonucun da çok kabul edilebilir olduğunu söyleyebilirdik. Ama topun santraya düşmesiyle birlikte diğer iki ihtimal siliniverdi ve her yol İspanya'ya çıktı...


Her ne kadar İspanya'nın tarihinde ilk kez finale çıkması büyük bir ayıp gibi gözükse de, bu jenerasyon 2 turnuva daha bereketli hasat verecek olması yakın zamanda Boğalar adına bu ayıbın kapanacağını gösteriyor. Barcelona menşeli milli takımın oyuncuları, Şampiyonlar Ligi'nde yaptıkları hatayı burada tekrarlamayarak, ülke futboluna bir nevi borçlarını ödemiş oldular...

İspanya'nın oyun anlayışına baktığımızda, orta sahasında tipik bir kanat oyuncusu barındırmadan sahaya dizildiklerini söyleyebiliriz(Pedro'nun sürekli 11'de olmadığını düşünürsek). 2 savunmacı Xabi Alonso ve Busquets'in önünde oyun kurucu Xavi ile bu oyuncularının yakınında İniesta. Bu sistemde öne çıkan unsur takımın sağ ve sol bekleri oluyor... Pas oyununu dünyada en iyi uygulayan takım olan Boğalar topu sindire sindire 3. bölgeye taşıyınca, iki hücumcu bek çok daha fazla ileri çıkma şansı yakalıyorlar. Bu maçta da sağdan S.Ramos, soldan Capdevilla İspanya'nın kanat organizasyonlarını layıkıyla yerine getirdiler ve hücumda büyük canlılık yarattılar,

-Bunun aksine Almanya takımı stoper özellikli Boateng ile başladı. Belki de Podolski'nini kanadında bunu yapmak daha mantıklıydı ancak iki oyuncunun uyumsuzluğundan büyük bir boşluk doğdu ve İspanyollar o kanadı adeta sömürdü. Löw'ün Jansen hamlesi doğruydu ancak bunu maçın başında etüd edememesi bir hata olarak sayılabilir.


Bütün dünyanın performansını merakla beklediği gururumuz-aslanımız Mesut Özil de adeta yokları oynadı. Maçın büyüklüğünden midir bilinmez, adeta sorumluluktan kaçtı ve korkak oynadı. Tüm özverisiyle yıldızlaşan Şivanştayger'in takımı sahiplenmesine baktığımızda, Mesut'un şişirilmiş piliç gibi durduğunu gördük. Farkını sahaya yansıtamadı, bundan çok daha önemlisi sorumluluk alacak cesareti gösteremedi. Bu da aklıma Roberto Bagio'nun 94 dünya kupası finalinde kaçırdığı penaltı sonrasında söylediği, ''Penaltıları yalnızca onları kullanma cesaretini gösterebilenler kaçırırı''sözündeki cesaret vurgusunu getirdi. Teşbihte hata olmaz demişler. Ben, Mesat'ta o dünya yıldızı hamurunu göremedim. Daha çok, kanatlarda saklanarak takıma ekstra katkı yapan yetenekli oyuncu şeklinde oynuyor. Umarım ilerleyen yıllarda yaşıyla birlikte mental anlamda da gelişir ve bu tip büyük maçlarda sorumluluk alabilecek olgunluğa erişir.

...Futbolun matematiğinden çok magazini de bir hayli konuşulmuştu maç öncesi. Ahtapot Paul yine yanılmadı, Löw'ün mavi trikosu da kirlilik sepetine atıldı. (Ömer Üründül'ün finali doğru tahmin etmesi -Müthiş.)


Şimdi gözler Johannesburg'a çevrildi. Pazar günü takımlar sahaya çıkarken standda Jabulani değil, uğruna 32 takımın ter döktüğü 5 kilogramlık altın kupa bulunacak. Zat'ımı tatmin edemeyen bu organizasyonda mümkünse bol atraksiyonlu, daha da ötesi tirajik-dramatik, olmadı egzantrik bir final olsun da, bundan bi 50 sene sonra torunlarımıza anlataileceğimiz bilgi birikimimiz olsun. Hakedenin kazanması dileğimle...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Tehlike'nin farkında mısınız?

Aykut Kocaman'ın karşı kıtaya direktör olmasının ardından 'Kocaman' manşetler de atılmaya başlandı. Geçtiğimiz sezon Ferrari'den alışkın olduğumuz kelime oyunlarına, Quaresma ile tavan yapılmışken, şimdi de 'Kocaman' manşetleri kaldıramayacak bu yürek. Bunlar iyi günlerimiz. Türkcell Süper Lig başlamasın diyeceğim neredeyse... şaka şaka bir an önce başlasın.

(bknz:Ferrari'nin benzini bitti)
(bknz:Kartal'ın Quaresma'sı var)
(bknz: KOCAMAN hüsran)-(inşallah)