4 Kasım 2009 Çarşamba

Olayları Futbola İndirgeyememek...

...Türk futbolunun gelişemesinin ana nedenidir. Gelişmeleri futbol mantığının uzağında fikir ve söylemlerle açıklama çabası, futbolumuzun 2000 yılından bu yana patinaj çekip bir arpa boyu yol almamasına sebep. 2000 senesi Beşiktaşın Şampiyonlar ligi serüvenini bir hatırlayalım isterseniz. 3 deplasman maçında yenilen 15 gol! (Milan 4-1, Barcelona 5-0, Leeds 6-0) Başkan Serdar Bilgili. İstifa sebebi tribünlerden gelen küfür.


Arada geçen senelerde yaşanan acı UEFA Kupası tecrübeleri; 5 takımın katıldığı ve ilk 3 takımın tur atladığı grupları bir türlü aşamamıştık! Sonrası mı? Bundan önceki Şampiyonlar ligi maceramızda kırılması güç bir rekora imza atmıştık. Anfield'da o gece mücadele etmeye bile korkanlar, ertesi gün gazetelerin ilk sayfalarında çocuklarına-torunlarına açıklayamaya utanacakları bir şekilde boy göstereceklerdi.


Dün... Devler ligindeki 4. maçı geride bıraktık. Kendi sahamızda yediğimiz 3 golden daha acısı elde kalan 1 puandı. Kim ne derse desin Real-Milan, Barça-İnter gibi grupladın bulunduğu bir ortamda içinde bulunduğumuz grup aşılması o kadar da zor değildi. Ve bu 1 puan nereden bakarsanız bakın hezimettir.


Şimdi geriye dönüp baktığımızda 10 senede konuştuklarımızın hiç değişmediğini görüyoruz. Çamurda pedal çeviriyoruz, düştüğümüzde ise üstümüz kirlendi diye ağlaşıyoruz. Ama her sezon bünyeye Dejavu etkisi yaratan bu sisteme YEEEETEEEER diye karşı çıkamıyoruz. Nacizane haykırışlarımız sadece baştaki rolünü uygulayan aktriste. Tıpkı şimdikinden daha yakışıklı ve karizmatik Jöne yaptığımız gibi. Herkes karanlık kötü adamın gidip selefi beyaz atlı prensin tek başına olayı kotarmasını bekliyor. Biri çıkıpta ulan bu işi biz başından beri yanlış yapıyoruz, bir başkanla bu işler yürümez. Şu işi avrupalılar gibi sistemleştirelim demiyor. Futbola gereken değeri vermiyoruz malesef. Tekniği ve taktiğiyle gelecek adına stratejiler-sistemler üretmek yerine ahbap-çavuş ilişkisiyle yapılan transferlere milyon dolarlar yatırıyoruz.
Olayı izleyenleri ele aldığımızda malesef yine avrupanın çok uzağında olduğumuzu görüyoruz. Oyunun oynanış temaşasından çok, doğasında bulunan rekabetle oluşan kavga ortamından hoşlanıyoruz. Daha top sahaya düşmemiş, ısınma hareketlerini yaparken birbirimize girebiliyoruz mesela. Dünyada ilk! Ya da yurdun tam orta yerinde banka hortumlama tekniğiyle takım hortumluyoruz. İçinde bolca katakulli ve siyaset ekerekten. Siyaset demişken. Halkların kardeşliği diye haykıran bir zümre, takımını yenen 2 gole ligden çekmeyle tehdit edebiliyor mesela. İçine nifak tohumları serperekten. İşte ülke insanını futbola bakış açısı bu işte. Sözcük anlamı spor,rekabet ve görsel güzellikle eş anlamlı futbola. Sizce de tesadüf müdür kaderimiz haline gelen bu sonuçlar ? Artık kahroluyor muyum eskisi gibi bu duruma? Hayır! Ne zaman ki çarşambaya daha çok önem vereceğiz perşembeden. Ne zaman ki sportif ögelerine daha çok önem vereceğiz ve sistemleşeceğiz. İşte o zaman üzüleceğim avrupada kaybedilen bir maça. Tez zamanda üzülmem dileklerimle...

Hiç yorum yok: