29 Kasım 2010 Pazartesi

Mareşal Guti Hernandez!

İki takımın da pamuk ipliğine bağlı kaderlerinin dışında, Ali Sami Yen'deki son derbi oluşu sebebiyle farklı anlamlar yüklenilen, daha doğrusu yüklenilmeye çalışılan bir maçtı. Neden yüklenilmeye çalışılan diyorum; çünkü G.saray taraftarı günün anlam ve önemine dair hiçbir reaksiyon gösteremedi. Eğer İnönü için böyle bir durum söz konusu olsaydı oluşacak ambiansı bir gözümüzde canlandıralım. Bu kıyasa giremeyecek derecede sönük ve her zamanki G.saray taraftarının dışına çıkamayan bir performans vardı tribünde. Bu haleti ruhiye içerisinde de; maça uyku ilacı almış gibi çıkan G.saray topçuları doğal olarak tepkisiz bir havaya bürünüyordu...


Beşiktaş cephesi ise atmosfere daha duyarlıydı... Bir cenaze evini andıran Sami Yen ahalisine nezaketinden simsiyah çıkmışlardı sahaya. Belki Ray-ban sponsor olamamıştı ama Ali Turan katkılarıyla büyük destek verdi Kartallara. Geçen sene Mustafa Sarp'ın ilk dakikalarda attığı beleş gole nazire yaparcasına taktı topu Guti ağlara... G.Saray için iyisi ağırlıklı Mecidiyeköy havası Beşiktaş'a hiç yaramıyordu ve sanki bu kara talihi bir an önce gömmek istercesine aceleciydi Beşiktaş. Guti attığı golden sonra, F.Bahçe'nin de kulaklarını çınlatırcasına ikisini de indirdim diyerekten yellendiriyordu altın sarısı saçlarını... Hilbert, İsmail, Ersan, Ernst, Nobre vucut buluyordu sanki Guti'nin beyninde. Bu vücudun en nadide parçalarından birisi de KOL oluyordu Cenk'in yüreğiyle. Kendisine sonuna kadar bağlı askerler gibi mücadele eden bu orduyu kusursuz yönlendiren Guti'ye meraşellik ünvanı verilmelidir bence bu gece...

Hiç yorum yok: